Masalların o büyülü dünyasına girebileceğiniz ve unutulmaz anlar yaşayacağınız 10 rotayı sizler için derledik. Farklı ve bir o kadar etkileyici bir tatil yapmak istiyorsanız kendinizi masallarda hissedeceğiniz 10 rota listemize göz atın.
Makalede Neler Var?
Masallarda Hissedeceğiniz 10 Rota
Bran Kalesi
Romanya’nın merkezinde bulunan Bran Kalesi, ortaçağdan günümüze kadar kalmayı başarmış durumda ve hale önemini koruyor. Tanrısal Romen hükümdarı, Bram Stoker’in 1897 tarihli “Dracula” romanı için ilham kaynağı olan bu yer, bu sayede ölümsüzleşmiş durumda. Aynı zamanda eserle de bağdaştırıldığı için Bran Kalesi “Dracula Kalesi” olarak da biliniyor.
Bran Kalesi ya da bir diğer adı ile şatosu, Transilvanya ve Wallachia arasındaki stratejik bir alanın üstüne 1377-1388 yılları arasında inşa edildi. Tarihi boyunca pek çok farklı devletin ve kişinin emrinde olan Bran Kalesi, 2006 yılında Prenses Ileana’nın oğlu olan Dominic von Habsburg’a iade edilerek günümüze kadar bu şekilde geldi. Şu anda ise kale, Romanya Kraliçesi Marie’ye adanmış bir müze olarak açıktır. Müzeyi gezerek bölgenin tarihine kısa bir bakış atabilir ve büyülü atmosferde kendinizi farklı bir masal dünyasına bırakabilirsiniz.
Dunnottar Kalesi
Oldukça yüksek ve korkutucu bir uçurumun kenarında bulunan Dunnottar Kalesi, bir zamanlar İskoçya’nın en güçlü ailelerinden biri olan Earls Marischal’ın eviydi. Tarihin içinde yer alan bu romantik ve unutulmaz bölge şu anda ziyaretçiler için ikonik bir turist mekanı ve aynı zamanda İskoçya’nın en önemli sembollerinden birisi. Unutulmaz bir deneyim için Dunnottar Şatosu’nu ziyaret edebilirsiniz. İskoçya’nın renkli geçmişinin birçok zengin sırrını barındıran kalede aynı zamanda geniş ufuk size romantik akşamlar yaşatacak. Günümüzde tur grupları tarafından en önemli rotalardan birisi olarak sık sık ziyaret edilen kale, gezinin dışında düğün gibi etkinliklerde ya da fotoğraf ve film çekimlerinde kullanılıyor.
Gosau
Gosau, Avusturya’nın Kuzey bölgesinde bulunan Gmunden bölgesinde bir yerleşim yeri. Bölgeye adını veren ise Gosaubach deresidir. Şehrin yanında yer alan bu dere, hem coğrafyaya hem de kentte hayat verir. Kasabanın merkezi 767 metre yükseklikte olduğu gibi yüksek rakam ve doğal bitki örtüsü ile Gosau, ziyaretçileri kendine aşık etmeyi başarmaktadır. Şehir alanının yüzde % 58,9’unun ormanlık olması ise bu konuda diğer bir cazip noktadır. Temiz hava ve alabildiğince manzara Gosau’nun en etkileyici yönlerinden birisidir. Bir vadi üzerine kurulan Gosau’nun tarihi 13. yüzyıla kadar dayanıyor. Salzburg’daki St. Peter’s Manastırı’ndan çıkarak bölgeye gelen keşişler tarafından kurulan şehir, zaman içerisinde zenginleşerek günümüzdeki haline geldi. Özellikle kent yapısı doğaseverler için vazgeçilmez.
Grindelwald
Grindelwald, İsviçre’nin Interlaken-Oberhasli bölgesinde yer alan köylerden birisi durumunda. 1.034 metre gibi yüksek rakımıyla dikkat çeken köy, 1146 yılından itibaren tarihe adını yazdırmış durumda. Bölgedeki yerleşimin en eski izleri Grindelwald köyü etrafında keşfedilmiş olan dağınık neolitik aletlerdir. Roma dönemine ait izlerin de bulunduğu bölge, tarihi açında oldukça zengin durumda. Köyde en çok dikkat çeken yapılardan birisi ilk köy kilisesi. 12. yüzyılın ortalarından kalma ahşap bir yapı olan kilise, ziyaretçilerin uğrak noktalarından birisi. Zaman içerisinde onarım görerek sağlamlaştırılan yapı en son 16. yüzyılda tamirat gördü. Sonrasında ise 1793 yılında büyük bir onarım geçiren bina, günümüzdeki halini aldı. Bölgede turizm ise 18. yüzyılın sonlarında bölgelenin doğal kenti keşfetmesiyle başladı. Köy kısa sürede uluslararası bir ün kazandı. Yerel ve doğal bir yapıya sahip olan Grindelwald, İsviçre’de görülmesi gereken yerler arasında.
Hallstatt
Hallstatt, Avusturya’nın Salzkammergut Gölü Bölgesi’nde yer alan Salzburg ve Graz arasında bulunuyor. Küçük bir kasaba olan Hallstatt, küçüklüğüne rağmen bölgenin en dikkat çeken noktalarından birisi durumunda. Avrupa’nın en eski yerleşik yerleşim yerlerinden biri olarak kabul edilen Hallstatt, UNESCO mirası ve önemli bir Avusturya turistik mekanıdır. Hallstatt adını Demir Çağı’nın erken döneminde hakim bir Orta Avrupa kültürü olan Hallstatt kültüründen alıyor. Yapılan kazılarla da eski dönemlerin ortaya çıkarıldığı Hallstatt, bu açıdan zengin bir tarihi mirasa da sahip. Öyle ki bölgeye “Avusturya’nın İncisi” deniyor. Hallstättersee Gölü yakınında bulunan Hallstatt, gölü ve doğal yapısıyla yakın coğrafyanın ön plana çıkan bölgelerinden birisi. Gölün çevresini saran dağları ile doğaseverlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden birisi olan Hallstatt, aynı zamanda doğal yapısıyla da masalsı bir ziyaret sunuyor. Hallstatt ayrıca, dünyanın ilk tuz madenine sahip. Turistler tarafından ziyaret edilebilecek muhteşem tuz mağaraları, bu bölgeye yapılacak ziyaretler için bir diğer sebep. Hallstatt’a gittiğinizde, mekanın tarihi hakkında bilgi sahibi olmak için Kültürel Miras Müzesi’ni ve Beinhaus’u (Kemik Evi) mutlaka ziyaret edin. Hallstatt’ta yapılacak pek çok etkinlik var. Botla gezmek, yürüyüş yapmak, sörf yapmak, tuz madenlerini ve buz mağaralarını ziyaret etmek bunlardan sadece bir kaçı.
Laguna Brava
Laguna Brava, özel ve eşsiz yapısı ile masalsı rotalar listesine girmeyi başarmış durumda. Yolnabaj olarak da bilinen bölge, Guatemala’da yer alıyor. Farklı bir karstik göl olarak coğrafi açıdan da farklı bir önemi bulunan Laguna Brava, 19. yüzyıl itibari ile ön plana çıkmaya başladı. Bölge hayvan popülasyonu için de oldukça farklı. Göl kenarında farklı hayvanları görmek ve dünyanın başka bir yerinde tanık olamayacağınız özel anlar için Laguna Brava’yı tercih edebilirsiniz.
Thun Gölü
Etkileyici bir kumsala sahip olan Thun Gölü, Thun ve Interlaken kasabaları arasında yer alıyor. Coğrafi olarak Alpler’in kuzey bölgesinde kalan Thun Gölü, Alplerin tüm güzelliğini de sunuyor. Bölge özellikle denizciler ve rüzgar sörfçüleri tarafından oldukça seviliyor. Bu tip etkinliklere elverişli olan Thun Gölü, yüzmeye de elverişli ve bu nedenle hareketli bir kıyıya sahip. Thun Gölü’ndeki rotanızda güzel bir yemek, bir kadeh şarap, güvertede muhteşem bir güneşin tadını çıkarmak, romantik köyleri izlemek, görkemli tarihi şatoları ile sahil boyunca ilerlemek sizin için unutulmaz anlar olacak. Göl gezisi, Thun Gölü çevresindeki bölgenin doğal çeşitliliğini keşfetmek için mükemmel bir yol. Bu bakımdan ziyaretlerinizde mutlaka bir tur yapın.
Normandiya
Fransa’da bulunan Normandiya, ilk olarak akıllara Normandiya çıkarmasını getirse de bundan çok farklı ve çok özel bir bölge. İdari olarak beş bölüme ayrılan bölge, idari açıdan oldukça farklı durumda. Normandiya’nın masalsı rotalar listesine girmesinin nedeni ise coğrafi özellikleri. Batı Normandiya bölgesinde eşsiz masif örneklerin olması bölgeyi ön plana çıkarıyor. Fransa’nın en eski kayaları, batı bölgesinde granit kayalıkları ve doğuda kireçtaşı kayalıkları ile farklı bir yapıya sahip olan Normandiya, turistik gezilerin yanı sıra iş gezilerinin de merkezlerinden birisi. Üstelik ziyaretçiler için uzun plaj da dikkat çekiyor. Orman ve doğa konusunda biraz zayıf kalan Normandiya, benzersiz mimarisiyle dikkat çekiyor. İngiltere’deki Norman mimarisinin benzer desenini yansıtan Normandiya’da, genelde yarı ahşap binalar yer alır.
Portofino
Özel bir geçmişe sahip olan Portofino, Rex Harrison’un burada aldığı ev ile birlikte tanınmaya başladı. 1950’lerden itibaren popüler duruma gelen Portofino, aynı zamanda film ve müziklere de konu olmayı başarmış durumda. Otellerinde eşsiz bir manzara izleyebileceğiniz Portofino, küçük bir bölge. Balıkçı kasabası olarak bilinen bu yer özelikle kış aylarında çok sakin. Yaz aylarında ise popüler duruma gelmesiyle fiyatların yükseldiği bölge, şu anda İtalya’nın doğal park alanları arasında bulunuyor ve bu nedenle doğallığını koruyor. Turizm için özel olarak hazırlanmak trenlerle bölgede gezebileceğiniz için hiçbir detayı atlamanız mümkün değil. Küçük nüfusuna ve kısıtlı alanıyla dünyanın pek çok merkezini geride bırakmayı başaran Portofino, yıl boyunca binlerce misafiri ağırlıyor. Tarihe konu olmuş Portofino’yu ziyaret ederek, renkli evlere aşık olabilir ve hayatınızda unutulmaz bir tatil dönemi yaşayabilirsiniz.
Kailasa Tapınağı
Hindistan’ın en önemli bölgelerinden birisi olan Kailasa Tapınağı, günümüzde dini özelliklerinin yanı sıra daha çok turizm alanında hizmet veriyor. Kailasanatha Tapınağı olarak da bilinen Kailasa Tapınağı, kayaların kesilerek ve oyularak ortaya çıkarılmış durumda ve bu nedenle günümüzde kadar yapısını korumayı başarış durumda. Tek bir kayadan oyulmuş bir megalit, büyüklüğü, mimarisi ve heykeltraşlığı nedeniyle Hindistan’daki en dikkat çekici mağara tapınaklarından biri olarak kabul edilmektedir. Üstelik bu özellik sadece Hindistan’da değil, dünyanın dört bir yanında da bilinir.
Kailasanatha Tapınağı (Mağara 16), Ellora Mağaraları olarak bilinen 32 mağara tapınak ve manastırından sadece birisi. Bu bakımdan bölgeye giden kişiler Kailasa Tapınağı dışında benzer pek çok örneği de görme şansına sahip. Arkeologlara göre, yıllarca süren bu yapının inşasında 400 bin tondan fazla kaya çıkarıldı. Oyularak oluşturulan yapı, bu nedenle eşsiz durumda. Tarihe ışık tutan ve tarihi yapıları gezmeyi seven kişiler için eşsiz bir örnek olacak Kailasanatha, mutlaka görülmesi gereken yerler arasında.